29 Haziran 2009 Pazartesi


Ayak Üstü Yaşanmış Aşk Hikayeri


1. bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum, bildiğim ancak aşıkken var olduğum... işte bu yüzden, benim için aşık olmak; çoktandır hasretine katlandığım yokluğum. 'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, ' demiş La Rochefoucauld benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...

2. her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim bir bakıştan, bir duruştan, çağrışımın sonsuz hızından unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda. belki de yaşanabilecek en güzel serüveni terk edeceğim daha otobüsün ilk basamağında. kim bilebilir ki? sonrayı, sonrasını kim bilebilir? gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim otobüs camına bağrında bir ok ile bir aşk levhası çizecek, ah min-el! bu da ötekiler gibi, kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden yaşayıp gidecek..

3. şimdi hemen kalksam buradan hemen çıksam uzun sokaklardan birine kiminle karşılaşabilirim kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen bir ölümcül sevda hangi köşe başında keser yolumu bir tenhaya ulak olan o suret avı bırakır mı yakamı haracı ödenmeden bırakır mı yakamı bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden ak kağıda düşürülmüş imzasını görmeden bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden

4. hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden her aşk, her şiir ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgilerden, küskün omuzlu terk edilmişliklerden, perspektifinde hep bir sokak taşıyan o sessiz o faili meçhul cinayetlerden resim altı sözcüklerden aşk mümkün olsa idi ah, aşığı öldürmeden bırakır mı yakamı kağıdın ölüm beyazı sureti elle bilenmiş sözcükler, yüreğime sokulan serüvenin hançer tadı nabzımın atışına ayak uyduran vezninde gece adımları şiirlerimin bırakır mı yakamı yaşadıklarımı dökmeden imgelerin giysilerine hayatın maskelenmiş gerçekliğine upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için yeniden ve yeniden.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Alkışlarla Yaşıyorum


o.b. (okan bayulgen): lost dizisinde hangi karakteri kendine yakın buluyorsun?

k.s (kaan sezyum): hiçbirisini abi, siz öyle mi izlersiniz dizileri?

o.b.: allah allah, birisini yakın buluyorsundur mutlaka. benjamin mi,locke mu mesela ?

k.s : o zaman hurley'nin babası. adam takılıyor, adayla madayla işi yok. para var, manitalar falan.

16 Haziran 2009 Salı

Çakaldan kalma notların beyindeki yansımaları

Beni aradıklarını söylüyorlar. Buradayım ya işte diyorum,evimde. Hiç bir yerde olamadığım kadar evimdeyim hem de. Bulamıyorlarmış! Konuşmuyormuşum. Çok durgunmuşum. Aramıyormuşum,sormuyormuşum,oturum açıp konuşma pencerelerine tıklatmıyormuşum,telefonumu açmıyormuşum!! Yook öyle birşey. Gerçekten isteseniz bana ulaşmamanız mümkün değil! Bıraksanız gösteririm.
Evet değişiyorum bu doğru. Uzaklaşıyorum sizden,dünden,bugünden çünkü geçmişimden...
Ben artık yalnızım. Yalnız bi yaratık olmaya başladım. Hiç de farkında değilsiniz. Olsun. Ama aslında çoğunlukla aynıyım. Yani; yine acıkıyorum,uyuyorum,unutmadığım zamanlar su içiyorum,tuvalete gidiyorum,televizyon izleyerek saatler geçiriyorum,kitaplar okuyorum,filmler izliyorum,sigara içiyorum,alkol alıyorum,plan yapmıyorum,umursamıyorum,ağlıyorum,düşünüyorum,kaybediyorum,kazanmış gibi yapıyorum,sabun köpüklerinden hoşlanıyorum,dalıp gidiyorum,denize aşık olmaya devam ediyorum... Gibi yapmaktan çok sıkıldım ama elimden başka birşey gelmiyor. Derinlere düşüyorum,korkusuzca isteyerek yüzmeyi öğrenip unutmuş biri olarak ışığımı kendime yettiremeyip,çığlıklarımı kendime ulaştıramadığım için kendimi düştüğüm yerden kurtaracak yeni kanatlar ve yeni çırpınışlar arıyorum. Yetmiyor... Çırpınışlarım yetmiyor.
Ormandan yükselen hüzünlü bir kaval sesi kadar çaresiz bir şekilde oradan oraya salınıp duruyorum. Ve siz beni bulamadığınızı söylüyorsunuz. Beni göremediğinizi iddia ediyorsunuz öyle mi? Öyle ki, cüzdanlarınızı çalıyorum,ve nerede olduğunu asla sormuyorsunuz. Çünkü s*ktiğimin bir şeyini biliyorum.Çünkü ben sabun köpüklerini severim.
Sizin beyninize bıçak girdi mi? Hiç bu uyanışı yaşadınız mı merak ediyorum.Sahiden merak ediyorum,hiç itaat ettiniz mi,size itaat edildi mi?
Köşkünüzde neler var öğrenmek istiyorum. Eskiden büyük bir heyecanla tuttuğunuz saman sayfalı deftere şimdi bakınca yeniden aynı heyecanla doğabiliyor musunuz merak ediyorum. Çırpınışlarım yetmiyor demiştim ya,şimdi hiçbiri umurumda değil. Kanatlarını al kıçına sok. Al hepsi senin olsun. Ben boyalarımla yola devam ediyorum. Senden geçtim. Dünya önümde,yoluma devam ediyorum.

13 Haziran 2009 Cumartesi

Kırık taşlara bakıp
Işıklı bir asfalt düşünmek
Acaba yalnız
Şairlere mi mahsus?

say hi to your mom

bakma,baktıkça kendimize ihanet ediyoruz.yaşamaya çalıştığını söyleme bana,hayat seni bekleyecek kadar uzun süreli gelmedi evimize,suçsuz bir beden ama herşey o kadar mükemmel ki.dur diyesim gelmiyor.
sende öylesin ama öyle ki sen hep duruyorsun ve bende durma diyecek kadar yüz kalmadı.cesaret zaten yoktu güven hiçbirzaman olmadı.
telefonumun ışığı şuan defterimi nasıl aydınlatıyorsa..hadi bu oyunda rollerini seç beni nasıl yalnız bıraktın?ilüzyonlarımın oyuncuları değişti.senaryosuzdu.hep de öyle kalacak o konuşamıyor.öylesine bir bekleyiş,amaçsız,umutsuz,gayesiz,öylesine işte..bak zaman doluyor kalbimin mutlak otoritesi sona erdi.elimde hiçbirşeyim yokken kabul etmelisin beni.elime birşey geçtiğinde senden daha değerli birşeyim olacak.bu kadar değersiz olmak seni üzmesin.değersiz olan birşey,hiçbirşeyim yokken daha güzel.bakışlarından anlam çıkarmak kalemimi kırmaktan daha zor.yastığını bas yüzüne düşüncelerini biran unut.unutmakta mı bir düşünce acaba?neyse bak ömür kısa gelmeye başlayınca o yorgun vücudunla düşüncelerini unutmaya çalışacaksın çünkü çok ağır gelecek düşünceler ve sen buna şimdiden alışmalısın.yalvaramam.bilmemen lazım çünkü bilirsen acırsın.acımak tam sana göre zaten.parçalrını attığın yerlerden topla kendine gel ve hala var oldugunu hisset bu sana lazım sen kendini ne kadar yoktan hissedersen beni de görmüyorsun beynini sakın alma yanına sadece zarar veriyor aslında bana yaptığı gibi kalbinin hafızasını sil ...bana ver.gözler,gözler bak ne kadarda güzeller anlat bana onlar saf.onlar biz değil maalesef.biz de onlardan değiliz..biz beynimizi yanımıza almasakta düşünebiliyoruz...onların beyni sadece eylemlerinde.biz eylemsizde hareket edebiliriz.onlar yapamaz.tanrım acı bana!!!yok bak bir tane bile çarem aldı lanet olası umutlarımı aldığı gibi aldı,gitti,,bak güneş artık doğmuyor farkettn değil mi bu karanlığı?sen ne kadar gülsende bu karanlık senin başını yakacak ve ben o zaman aydınlanacağım.kalbim rahat değil,öyle bir hevesim var ki sana,beynim bu sıralar yerinde değil.duragan gözlerim orada sadece sen ağlamakla geçmez dünlerim bugünlerim içine kapanmışken.ipini tut,o yok olacak.
intiharın tek sonun değil ölümler bu kadar kolayken.
perdelerini çek hayatının.sahneler kapanıyor.acıysa tek varlığın,oyunların eskisi kadar zevk vermiyor.
parçalanmış geleceğe,yarı açık gözlerle bakıyorum,umudum yok,evet yok,çünkü bende yok olacağım,zavallı bir beyinen fazla nelere hükmedebilir?kısıtlanmış düşüncelerimle beni yanına kim alabilir?boka dönüşen hayatımı benimle kim paylaşabilir?sayılı günler kalmışken sonuma sonumda bakamıyor ilerisine.bilmiyor ki benim sonum bi gözlerini açsa neler görecekbeynini yoklasa neler bulacak?sonumda sonunun gelmesinden korkuyor olsa gerek.
galiba hayata fazla alışmamışsında bu kadar gülebiliyorsun
yarattığım neler var?
yazılarım..yazılarım geleceğinden habersiz
yazılarıma gelecek garantisi veremiyorum
yazılarım yaşamaktan korkuyor olsa gerek ki
böyle bitmek için can atıyor...

7'den 8'e

2 saat 20 dakika sonra yeni yılımızın başlangıcını 3 kişilik koltuğumda tek kişi oturarak gerçekleştireceğim.ayrı bir sevinci yok,olmaması da hoşuma gidiyor.pek kendim de değilim hem.çünkü 2.biramdayım ve bununla birlikte foks tv de serdar ortaç dinlemenin etkisindeyim.nasıl olur da hala kusmadım?yeni yılın getireceği yeniliklerden mi yoksa?aman tanrım artık 3 üncü birama geçebileceğim öyle mi?..
çamaşır makinasının kulak kemirici sesine aldırış etmeden biramı ve sigaramı içiyorum.annem nerde bilmiyorum.aramayacağım.aradığım zaman 2 gün önceki gibi ya arkadan kabaca sesler gelir de ben abimi arayıp "abi tel da annem sessiz konuşuyordu,arkadan birde kabaca sesler geliyordu enem kaçırdılar mı yoksam"deyip,bunun üstüne abimi işten çıkartmak zorunda kalırsam ya?ya aradan 2 dakika geçmeden"sinemadayım"diye mesaj gelirse ya?hayır.bunu gerçekten bu kafayla yapamayacağım.
1 saat sonra yeni yılımızın başlangıcını 3 kişilik koltugumda 3 saatir tek kişi oturarak gerçekleştireceğim.kıçım konumunu değiştirmedi,halinden memnun gibi.annem varlığını megafondan "cansu aç kapıyııı dondumm"diye böğürerek hissettirdi.şimdi arkadaşlarını çağırdı ve odamda sezen aksu eşliğinde okey oynuyorlar ve ben hayatlarındaki tek erkeğin kocaları oldugundan bir kez daha şüphe ediyorum. "
gitme kal yalan söyledim.
doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim.
aramızda yaşanacak yarım kalan birşeyler var gitme kal şimdiden deliler gibi özledimm"saygılar.
matematiğimin elverişsizliğine güvenerek birşeyi birşeyden çıkarınca 48 dk.sonra yeni yıla girecek olmamızın eşsiz keyfini ruhen yeni yeni hissetmeye başladım.(!)hala 2.biramdayım ve midem bana içki içmemin zarar verdiğini yana yana hatırlatıyor.trt1 de tarkanı izliyorum.justin timbırleyk le çıkıyor galiba.ama bayılıyorum bu adama.heran sahneden inip seyircileri becerecekmiş gibi hareketler yapıyor.seyirciler de gayet açık bir şekilde memnun olduklarını tarkana belli etmek için birbirleriyle yarışıyorlar.yengemde sever tarkanı.mutfağına tarkan posterleri asardı.dayımda kıskanırdı.birgün gittiğimde yine aynı tartışma.
-ben ajda pekkanı asıyor muyum?
-asamazsın zaten
-niye?
-tarkanın o kadar büyük göğüsleri yok çünkü.!
annem her yenilişinde bir bira daha açıyor ve her elde sesi daha gür çıkıyor.arada babama sövüyor.3 yıldır dinlediğim mevzuyu yeni yılıma yarım saat kala yine dinlemek,bu yılımında nasıl geçeceği konusunda biraz fikir veriyor gibi.
gündüz havai fişek atma zihniyetine sahip eryaman vatandaşlarım yine sabırsızlıklarına yenilerek 20 dk.önceden atmaya başladılar.bizimkiler ne yapsın.
"ahanda girdik vıyy allah sağlık versin bu yılldaa"
"allahım para da ver noluurr"
"hadi bakem yeni yılımız mübarek olsun ifinimm"
kalkıp yeni yıla girmemize daha 20 dk.oldugunu söylemeye o kadar üşeniyorum ki.aynı sahneyi 20 dk sonra çekemem.tv.yi kapadım.battaniyemin altına girdim.
saat 00.00.birkaç damla gözyaşıyla babamın yeni yılını kutladım ve onu çok sevdiğimi söyledim.eğer birgün mesajlar menüsüne girmeyi öğrenirse onu sadece parası için sevmediğimi de öğrenir.
her bir biradan sonra içtiğim türk kahvesini yeni bitirdim.olsun yine de bir rekordu benim için.buğra dan mesaj."mutlu noeller"noel mi?o da kim?
2,30 saat önce yeni yılımıza üç kişilik koltugumda battaniyenin altında tek kişi oturarak girdim.çok mutluyum.hele hele tribal enfeksiyon takvimim varya mutluluğuma mutluluk katıyor. sonunda kıçımı kaldırdım.biraz kasılmışım.odam kahvehane gibi duman altı ve iğrenç bira kokusu.bilgisayarıma oturdum.tavla oynuyorum.ve her zmanki gibi""şişşt ismin ne?" "cansu"
"yaa msn var mı""
" yok kullanmıyorum"
" o zman burda yapalım"
"neyi?"
"tabiki sanal sex.alemsin yahu"
"evet alem biriyim ben" konuştu konuştu.sonra birden gidiverdi.kınadım.kınıyorım.yeni yıla girdik be.önce bir mutlu yıllar demesini bil dana. yılbaşı duyguları onların içine pek de yerleşmiş değildir.onların kıymetli değerleri yılbaşı dinlemez.herzman dilimi için kesintisiz tek kişilik hizmet sunarlar. (keşke uyurkende yazabilseydim.iyi günler efenim)

12 Haziran 2009 Cuma



-Tanrı'ya inanmıyorum

-Önemli değil.O da sana inanmıyor.

yaklaşık 2 yıl kadar oluyor monte cristo kontu ile tanışalı.Yine bir misafirlikte.öğlen 4 suları.neyim oluyor tam bilmiyorum.halk dilinde dıdısının dıdısı derler ya işte benim oyum oluyor.sınıf öğretmeni.öğretmenleri sevmediğimden kendisini bu sebeple sevmiyorum ama bazen kendisi olduğu için sevebiliyorum.televizyonda kanal d açık.monte cristo kontunun reklamı var.bana"izle bak güzel filmdir"dedi.içimden"hı hı izlerim bekle"... dışımdan"aa öyle mi izliycem"??.("kendime yalan söylemeye başladığımdan beri kimseye inanmıyorum")nasıl oldu bilemedim.denk geldi.başladım izlemeye.sonra..."sanırım bu senin izlediğin ve izleyebileceğin en güzel film"...

sevmeyenler var."yuh abartma film işte"diyenlerde.bunlar pek önemli olmadığından bu filmi 5 kere izleme ihtiyacı duydum.doğru olabilir.evet film işte.şiir de öyledir.şiirdir işte.şiirin ana fikri şiiri okuyan kaç tane kalp varsa o kadardır ve şairin ana fikrinin,okuyucuların ana fikirleriyle uzaktan yakından alakası yoktur.monte cristo kontu da öyle benim için.her izleyişte tat alabildim.her karesinde heyecanladım.beynim ve kalbim hiç boş durmadı.

ve benim burdan çıkardığım sonuç tabi ki "öğretmenleri sevmeliyiz" oldu.